Gelişimin, Sosyal Sorumluluk Projelerinin Ulusal Ekonomi ile İlişkisi

Merhaba,

Her ülke toplumunun çeşitli özellikleri vardır. İtalyanlar heyecanlı, İngilizler resmi, Almanlar teknik ulus olarak görülürler. Peki biz Türkler? Bizim de farklılıklarımız vardır. Akdeniz insanı olduğumuz için sıcakkanlıyız, genel olarak duygularımızla hareket ederiz, büyük hayallerimiz vardır. Çoğu da devrimsel fikirlerdir. Özetle girişimci yanımız vardır. Madalyonun diğer tarafında ise bir işe başlarken heyecanlı, hırslı bir şekilde başlarız. Daha sonra da motivasyonumuz düşer. (Genelde böyle olur)

Dünya ekonomisi içerisinde yerimize baktığımızda rakamsal olarak 2014 verilerine göre 16. Büyük ekonomiyiz. (*)

insan_kaynaklari_bilimi

Rakamsal açıdan büyük görünüyoruz ancak dünyaya ihraç ettiğimiz marka ürün/hizmet bulunuyor mu? Konuyu somutlaştırmak istiyorum. Bugatti, Ferrari,  Samsung, Cambridge Üniversitesi Nasa, Gap, Nike, Adidas. Tanıyorsunuz değil mi? Çünkü bunlar markadır ve tanımanız da gayet doğaldır. Sorumu tekrar soruyorum. Yukarıdaki markalar gibi dünyaca ünlü markamız bulunuyor mu?

  1. Bizim gelişmemize izin vermiyorlar
  2. Kaliteli ürün/hizmet yapamıyoruz
  3. Aslında bizde de var ama bize ayrımcılık yapıyorlar
  4. Bizde bor madeni var bir çıkarabilsek dünyaya hükmederiz. Çıkaramıyoruz işte!

Bahaneler tanıdık geldi sanırım 😉

Şu ana kadar yazdıklarımı aklınızın bir kösesinde tutun. Bireysel açıdan iş yaşamında ise Türk insanı çalışkandır. AB ülkeleri arasında en fazla çalışma süresi bizde bulunmaktadır. 2011 verilerine göre AB çalışanları 40 saat Türkiye’de çalışanlar 52 saat çalışmaktadır. Burada da rakamsal açıdan büyüklüğümüzü(!) gösteriyoruz.

Çok fazla çalışıyoruz. Peki algısal açıdan Dünya ekonomik/akademik literatürüne İşveren Markası, Yetkinlik bazlı mülakat tekniği, Swot analizi gibi kavramlar kazandırabiliyor muyuz?

Adaylar iş ararken eğitime önem veren firmaları tercih etmektedir. Amaç, gelişim sağlayarak kariyer yapmaktır. Firma, adayların bu beklentisine yanıt vermediğinde mülakatlar aday açısından olumlu sonuçlanmıyor. Durumun çalışan kısmı da benzerdir. Çalışanlarına yatırım yapan firmaların verimlilikleri ve personel devir oranı arasında ters orantı bulunmaktadır.  Bazı çalışanlar firmalarının hakkında eğitime önem vermediklerini, gelişim sağlayamadıklarını belirterek üstü kapalı sitem etmektedir.

  1. Çalıştığım kurum gelişim göstermeme izin vermiyor ben ne yapabilirim?
  2. Okuyacağım kadar okudum. Bundan sonra gelişime önem vermek istemiyorum
  3. Yöneticim proje geliştirmeme izin vermiyor
  4. Aslında ne kadar yetenekli birisiyim. Ortaya çıkarmıyorlar ki

Şimdi yukarıda ulusal ekonomik gelişim gösteremediğimize dair öne sürdüğümüz bahaneleri hatırlayın. Birbirlerine ne kadar paralel değil mi?

Elbette firmalar, yetenek yönetimine, eğitime, gelişime önem vermelidir. Bir İK’cı olarak aksini zaten söylemem. Fakat daha önce farklı bir yazımda da belirttiğim gibi profesyonel olarak kişisel gelişiminizi başkalarının eline emanet etmemelisiniz. Etken olduğunuz konularda yaşamınızda iplerini kendi  elinize almalısınız.   Bireysel gelişim, kurumsal ve toplumsal gelişimi sağlar. (yukarıdaki cümlelerin birbirine paralel olması bu sebeptendir) Tam tersi de mümkündür.  Bireysel gelişim; sizi, ailenizi, arkadaşlarınızı, çalıştığınız kurumu ve toplumu pozitif yönde etkiler. Firmaların eğitime önem vermesi bir zorunluluk olmakla birlikte kurum çalışanların gelişimine önem vermiyorsa çalışanın başka bir alternatifi yok mudur?

Aslında birçok alternatif var. Konuyla ilgili kendimden kısa bir örnek verecek olursam; 4B Akademi bünyesinde  GPK (Gelişim + Performans + Kariyer) isminde bir sosyal sorumluluk projesi var. Bende bu kulübe üyeyim. Bu kulübe üye olma kararını tek bir cümleye göre verdim. O cümle; “Yapabileceklerinizin potansiyeli kendi kurumunuzla sınırlı değildir”.idi. 4B GPK Ekip çalışması ve ortak proje yapmak, profesyonellerle iletişim kurmak adına kişisel gelişimime ve bağlantıda olduğum insanlara olumlu etki sağladı. Bu açıdan Sn. Çağlar Çabuk ve tüm 4B GPK üyelerine buradan teşekkür ederim. Hepsi işinde birer profesyonel.    (Daha fazla bilgi isterseniz organizasyonun linki: http://4bgencprofesyoneller.net/nicin-4B-genc-profesyoneller-kulubu.htm )

genc_profesyoneller

Bu organizasyon kritik bir örnektir. Çünkü yapmış olduğu projeler  sayesinde  bireysel  gelişime destek olmaktadır. Dolaylı olarak toplumsal gelişimde artmaktadır.

Dünya pazarında rekabet edebilmek için ya genişlemesine (düşük kalite, özelleştirilmemiş vb.)  ürün/hizmet sunmalısınız  ya da derinlemesine (yüksek kalite, özelleştirilmiş) ürün hizmet sunmalısınız. Parasal açıdan fayda maksimizasyonu gerçekleştirecek olan derinlemesine ürün/hizmet sunmaktır. Derinleştirilmiş ürün/hizmet sunmak için -diğer koşullar sabitken- yeni fikirler yaratan, tasarımı değiştirebilen, AR-GE yapabilecek “yetişmiş insan kaynağı”mızın olması gerekmektedir. Bireysel gelişim dolaylı olarak toplumsal gelişimi tetikler. İşte bağlantı noktamız budur. Güçlü bir ekonomi için yetişmiş insana kaynağına, yetişmiş insan kaynağı için sürekli gelişim gösteren çalışanlar gereklidir.

Dijital çağda gelişime, destek olmaya, araştırmaya ve öğrenmeye zaman ayırmalısınız. Sadece kurumsal projelerde değil sosyal sorumluluk projelerinde de görev almalısınız. Bu sayede kişisel olarak ta kariyer basamaklarını da çıkıyor olacaksınız dolaylı olarak ta dünya ekonomisinde daha üst seviyeleri çıkabileceğiz. Unutmayın; yapabileceklerinizin potansiyelini  kurumunuzla sınırlı değildir. Yapabileceklerimizin sınırı Güneydoğu Avrupa ile de sınırlı değildir. 

 

Emre İnanç Kayatürk
İnsan Kaynakları Profesyoneli

Gelişimin, Sosyal Sorumluluk Projelerinin Ulusal Ekonomi ile İlişkisi’ için 3 yanıt

Yorum bırakın